Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

OKUMAK

 “O kuma özürlü bir toplum olduk.”…..  Ben dâhil birçoğumuzun zaman zaman dillendirdiği  bir   cümledir bu.  Oysaki okumayı öğrenmek ve bunu alışkanlık hâline getirerek yaşam   boyunca devam ettirmek, bireylere okuma sevgisi ve alışkanlığını kazandırmak, tüm   dünyanın     en temel eğitimsel hedefleri arasında yer almaktadır. Öyle ki çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin okumayı sevmelerini sağlamak için geçmişten bugüne; hemen her gün konferanslar, sempozyumlar gibi etkinlikler   yapılmakta ve ulusal  kampanyalar düzenlenmiş. Zaman zaman da çeşitli etkinlikler yapılarak okumayı sevmeyen öğrencilerin isteksizliklerinin sebepleri araştırılmış, okuma alışkanlığı konusundaki görüşlerine başvurulmuş. Okumayı niye sevmedikleri,  sevmemelerine etki eden sebepler incelenmiş, bireylere okuma sevgisini kazandırabilmek için farkındalık yaratmanın önemli olduğuna dikkat çekilmiş. Yıllar önce Adalet Ağaoğlu ile yaptığım bir söyleşide de bu konuyu da konuşmuştuk. Ağaoğlu,  kendi çocukluk yıll

TİYATRO SAHNELERİ AÇILIYOR!

Her yeni bir filim izlerken   sinemanın dünden bu güne   gelişimini  ve   geçirdiği evreleri  düşünürüm. Çünkü çok yol katetti  sinema. Çevrilen filimler; çevrilmek için değil, verilmek istenen mesajı  en doğru şekilde vermek için  çevriliyor. Artık ” yaptım oldu, benden bu kadar” değil; en güzeli, en iyi anlatımı, en iyi görüntüyü ve en doğru mesajı ve mesajları vermek üzerine  kurgulanıyor. Çok emek,  çok fedakarlık ve çok özveri ile hazırlanıyor. Gelişen teknoloji den yararlanmak için hiçbir şeyden kaçınılmadan    sinema severlere ulaştırılıyor. Bu gelişme de hem  sanatçıları, hem sanatseverleri   sevindirirken sinemanın yarınına  da  güvenli baktırıyor.  Sinemanın yıllar içindeki   bu olumlu   gelişimi   bir başka sanat dalını   anımsatıyor. Emeğin   sabrın, özverinin ,inanç ve fedakarlıkla   yoğrulmuş   hali olan   tiyatroyu     düşündürüyor. Tiyatro sevenler de her sene olduğu gibi     tiyatro   sahnelerinde yeni   sezon      ile     birlikte sergilenecek   olan     oyun

Dünden bu güne; İşsizlik

İnsanın onurlu, mutlu ve kaliteli bir hayat sürmesi için para kazanması, para kazanması için de çalışması gerekmektedir. Bu bağlamda insan hakları uluslararası belgelerinde çalışmak; bir insan hakkı olarak belgelendirilip, belirtilmiş kişinin hayatını idame ettirmesi için de bu hak korunmaya alınmıştır. Ancak tüm bu çabalara rağmen bu gün işsizlik; gelişme halinde veya gelişmekte olan tüm ülkelerin sosyoekonomik gelişme seviyelerine göre az veya çok önemli bir problem olarak karşımıza çıkmakta. Özellikle gelişmekte olan toplumlarda genç işsizlerin çok olması, ideolojik düşüncelerin öne çıkmasına, dinsel - etnik akımlara, yasa dışı yollarla ayakta durmaya, hırsızlık,   köktencilik, ırkçılık gibi siyasal kutuplaşmalara yol açarak, terör örgütlerinin; barınma, eleman bulma ve örgütlenmelerini de kolaylaştırmakta. Türkiye İstatistik Kurumu; Türkiye’de resmi işsiz sayısının dört milyon 102 bin kişi daha arttığını, genç nüfustaki işsizlik oranının ise, yüzde 23 olduğu açıkladı. Bu cid

Muhalif bir görüntüm yok!

   Ülkemizde  “muhalif olmak-muhalif duruş” çok tartışılan bir kavram olarak bilinse de  anlamı  incelediğinde, haksızlığa uğratılmış bir kavram olduğu görünür. Bilindiği  veya düşünüldüğü gibi  muhalif olmak; saygısızlık yapıp, yapılana karşı çıkmak  değil, kendi bakış acını dillendirerek görüşlerini aktarmaktır. Yaşanmakta olunan  haksızlığa, adaletsizliğe, ayrımcılığa karşı; hakkın, adaletin, doğrunun ve mazlumun yanında yer almaktır. Muhalif duruş; statükolara karşı çıkmak , özgürlükleri    genişletmek, çağ dışı yasakların tedavülden kaldırılmasına   katkı sağlamak,   insanlık  adına varsa yanlış ve eksiklik; dürüstçe ifade edebilmektir. Muhalefet, güçlünün yanında olup  kudretliyi alkışlamak değil, kendi düşünce ve aktarımlarınla  daha doğru ve adil olana  ulaşılmasında katkı sağlamaktır.   Elbette   muhalif görüşün anlam ve değer kazanması için bunu hak edecek bir içeriğinin olması da önemlidir. Yıllar önce muhalif kimliğiyle bilinen  sanatçı Metin Uca   ile

SAHİP ÇIK KENDİNE!

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK, 1925’lerde Türk kadını için “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur değmeyip, kış demeyip, cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.” demiş. Ne kadar güzel anlatmış bir çırpıda Türk kadınının yerini   “ hayatta olmazsa olmaz” varlığını. Ne kadar ne kadar güzel anlatmış kadının; ana ve yar kimliğinin yanındaki vatanseverliğini!   Aynı zamanda kadına verdiği değeri dillendirirken de kadına kendi ayrıcalığını fark etmesi için yol gösterici mesajlar da vermiş. Çünkü kadının bunları doğal bi