Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK,
1925’lerde Türk kadını için “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu
kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu
kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat
kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve
kucağındaki yavrusu ile yağmur değmeyip, kış demeyip, cephenin ihtiyaçlarını
taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan
ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükranla ve
minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.” demiş.
Ne kadar güzel anlatmış bir çırpıda Türk kadınının
yerini “ hayatta olmazsa olmaz”
varlığını. Ne kadar ne kadar güzel anlatmış kadının; ana ve yar kimliğinin yanındaki
vatanseverliğini!
Aynı zamanda kadına
verdiği değeri dillendirirken de kadına kendi ayrıcalığını fark etmesi için yol
gösterici mesajlar da vermiş. Çünkü kadının bunları doğal bir yaşam biçimi
olduğunu kabul ederek yaptığını görmüş. Ve demiş ki “bu özelliklerine sahip
çık, ayrıcalığının farkına var! Gelişimini tamamla! özgürlüğüne, bağımsızlığına,
karar ve
isteklerine sahip çık! Sahip çık
kendine!
Yıllar önce yaptığım bir söyleşide Bekir Coşkun
“Bir kadın gördüğümde hemen” cebinde
şeker var mı?” diye düşünürüm. Başımı dizine koysam ve parmağımla lüle lüle
saçlarıyla oynasam. Peki, bu nereden geliyor? Çünkü iyi dostlarım kadınlardan oldu.
Kadınlarla paylaşmak isterim her şeyi. Kadınlara bana emanet ettikleri kadına
yani eşime sahip çıkıyorum, O’nu seviyorum. O’na layık olmaya O’nu üzmemeye
çalışıyorum. Benim gözümde eşim bütün kadınların; evimizdeki temsilcisidir.
İnanıyorum Türkiye’nin kurtuluşu, kadınlardan geçiyor. Onlara güveniyorum. Kadınlarla
Türkiye ile doğru yolu bulacaktır.” sözleriyle de kadının; sevecen, anaç, korumacı ve dost yapısını dile getirmişti.
Yorumlar
Yorum Gönder