Ana içeriğe atla

Söyleşi Nazlı Yorulmaz








      MESLEĞİNİZ HER NE OLURSA OLSUN, EN İYİSİ OLMAK İÇİN ÇABALAYIN!


Makine mühendisi olan Nazlı Yorulmaz, sanayici bir ailenin çocuğu olduğu için erken başlamış iş hayatına... Öyle ki mezun olur olmaz babası ve babasının bir arkadaşı ile birlikte dış cephe temizlik sistemleri, asma iskele üretimi yapan bir firma kuruyor ve bu firmanın bir çalışanı olarak iş hayatına atılıyor. Firmanın muhasebesinden başlayarak, satın alma departmanında, son olarak da proje departmanında görev alarak, iş hayatında deneyim kazanıyor
Bugün başarıları ile adından sıkça söz ettiren Yorulmaz; “Çalışma prensiplerini, çalışan olmanın sorumluluklarını, iş takip prosedürlerini ve ast-üst ilişkisi ile ilgili tecrübelerini elde ettim. Mesleki anlamda ise çizdiğimiz projelerin nasıl üretileceğini, üretim aşamalarının nasıl gerçekleştiğini öğrendim.” diyor. Ambalaj sektöründe duayen anne ve babanın kızı olan ikinci kuşak Yorulmaz, genç iş veren olmanın zorluklarını, iş dünyasını, iş kadını olmanın zorluklarını Girişimci Kadın Dergisine anlattı.

Çok genç yaşına rağmen çok başarılı işlere imza atıyorsun. Nasıl başarıyorsun?
Sanayici aileden gelmenin bir avantajı bu. Dünya’ya bir şeyler katmanın ve üretmenin ne kadar önemli ve güzel bir olgu olduğunun bilincinde büyüdüm. İnandığınız bir işi yaptığınızda ve güzel sonuçlar elde ettiğinizde yorulmuyorsunuz aksine daha çok çalışmak için güç buluyorsunuz.Babam her zaman “Hangi mesleğe sahip olursanız olun   en iyisi olmak için çabalayın” derdi. Bu mottodan yola çıkarak elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Aslında kendimle yarışıyorum. Her gün yeni bir şey öğrenerek kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Şimdi annen ile birlikte Ekol plastik şirketinin başında başarılı işlere imza atıyorsunuz. Bana bu süreci anlatır mısın?
Babamı aniden kaybettik. Hepimiz için zor bir süreçti. Şirketlerin senelerdir oturmuş olan bir sistemi vardı. İlk önceliğim bu sistemi öğrenmek oldu. Zaten imalat sektöründen geldiğim için yabancılık çekmedim. İşlediğim malzemeler artık demir değil plastik ve kâğıttı. Bu noktada çok şanslıydım, annem hep yanımdaydı. Bu işte, annemin bilgisinden ve tecrübesinden çok yararlandım. Ayrıca yıllardır bizimle birlikte olan ustalarımız ambalaj ile ilgili ve makinelerin çalışma prensibi ile ilgili her türlü detayı öğrenmemde çok destek oldular. Bu sayede iki sene içerisinde çok fazla yol alabildim.

İş veren ile çalışan arasında bağ kurmak pek kolay değildir. Ancak çalışanlarınız ile aranızda güçlü bir bağ var. Bu bağı nasıl kurdunuz?
Bu kadar güçlü bir bağın olmasının pek çok nedeni var tabi ki, ama yeni kurulan bir bağ değil bu, seneler öncesine dayanıyor. Kardeşim ve ben, ebeveynlerimizin ikisinin de yoğun çalışmaları yüzünden, sürekli şirkette zaman geçirirdik.Bizim deyimimizle, şirketimiz bizim ikinci evimizdi. Ekol deve Artı’da “işveren ve çalışan” zihniyetinden çok uzağız bu yüzden. Yaptığımız her iş, hepimizin aynı titizlikte ve özenle çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Elde ettiğim her başarı, sadece benim değil, şirket olarak hepimizin emeği ve başarısıdır.

Sizinle birlikte var olan değerlerinizde artışlar olmaya başladı. Bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?
Bu süreçte bu kadar güzel geri dönüşler almamı, babamdan edindiğim bir hayat mottosuna bağlıyorum. “İnandığınız ve haklı olduğunuzu düşündüğünüz her şeyin peşinden gidin, asla pes etmeyin!” derdi hep. Ben bu şirketi eski değerinden çok daha ileri götüreceğime inandım ve yola o şekilde başladım. Realist bir bakış açısına sahip oldum her zaman, işimi asla şansa bırakmadım. Yaptığım her iş, aynı değere ve öneme sahiptir. Bu nedenle, hep aynı titizlikte ve özenle çalışırım. Buna ek olarak, inatçı bir yapım da var, kafaya koyduğum bir şeyi başarmadan o işi bırakmıyorum. Özverili ve çok çalışmanın geri dönüşünü de bu şekilde aldığım için çok mutluyum.

Peki, zorlanmıyor musunuz? Hem genç,   hem kadın olmak. Ülkemizde kadın olmak zor ama yabancı ülkelerde de kadın olmak o kadar kolay olmadığını sanıyorum.
Ataerkil bir toplumdan geliyoruz. Sahip olduğumuz değerlerimiz gibi tabularımız da var. Örneğin; eskiden, işler, kadın işi ve erkek işi diye ikiye ayrılırdı. Tabuların yıkılması elbette zordur, ancak   bu  algıdan  adım  adım  uzaklaştığımıza  inanıyorum.  Bu algı sadece bizim ülkemizde değil, birçok ülkede de var. Yabancı   ülkelerde bunun daha az hissedilmesinin ya da daha  az karşılaşılmasının nedeni, iş dünyasına bakış açıları bizimle aynı değil. Orada yaptığınız işin; kaliteli, uygun fiyatlı, güvenilir ve sürdürülebilir olması, onların ilk önceliği ve buna dikkat ediyorlar. Kadın olmamdan ve ya genç olmamdan kaynaklı olumsuz bir algı hissettiğim zaman ise, yaptığım işle gereken mesajı karşı tarafa verdiğime inanıyorum, o yüzden bu durum beni hiç zorlamıyor aksine çok mutlu oluyorum.
Belçika’da ofisiniz var ve oraya sıklıkla gidiyorsunuz. Neler yapıyorsunuz Belçika’da?
Brüksel’deki firmamız 2015 yılında babam Fuat Yorulmaz tarafından, Avrupa’ya olan satışlarımızda daha organize olmamız ve tanınırlığımızı daha da arttırmak için kuruldu. Ürettiğimiz yanmaz fırın torbası, kilitli torba, kriminal delil torbası, ıslak mendil, Amerikan servis gibi birçok ürünün satışının yanı sıra, gelen talepler doğrultusunda, çalıştığımız operasyonel ortaklarımızın temin ettiği ürünlerin ihracatını da gerçekleştiriyoruz.

Belçika dışında hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?
Pek çok Orta Doğu ve Avrupa ülkeleriyle çalışıyoruz.

Pazar payını büyütmek için başka ülkelerle iletişim kuruyor musunuz?
Amerikan markalarından talepler var fakat onun için farklı yatırımlar yapmamız gerekiyor. Bu yatırım sadece makinadan oluşmuyor, kalifiye eleman ve hammadde de işin içine giriyor. Önümüzü görmemiz için, ekonomik olarak piyasa koşullarının daha rahat olacağı bir dönemi beklemeyi uygun gördük. Yatırım yapmak için bizim gibi Kobilerin daha çok desteğe ihtiyacı var.
Hiç başarısız oldun mu?
Başarısızlık çok öznel bir yargı… Benim için “denememek, istediğim bir şeye adım atmamak” bir başarısızlıktır. Mesela, özel bir ürün üretmek için bir buçuk aylık araştırma ve ar-ge çalışmalarından sonra ürünü, üretemeyeceğimizi tespit ettik. Bu süreçteki, efor ve maddi kaybı bir başkası ‘başarısızlık’ olarak nitelendirebilirken, ben bunu kendime kazandırdığım bir öğreti, tecrübe olarak görüyorum. Bu tür “başarısızlıklar” aslında başarı için attığımız ilk adımlar bence.
Sizce bu denli işsizlik varken eleman bulmak neden zor oluyor?
Maalesef ülkemizde çok fazla işsizlik var. Yaşadığımız ekonomik kriz bunun temel nedeni. Özellikle yeni mezunlar, ekonomik şartların zorluğundan dolayı, tecrübe edinmekten ziyade, maddi unsurların üzerinde durmak zorunda kalıyorlar ve ‘iş beğenmeme’ durumu ortaya çıkıyor. Bir diğer taraftan teknik elemana duyulan ihtiyaçta günden güne artıyor ve Teknik liseler, bu ihtiyacı karşılamak için yeterli mezun sayısına ulaşamıyor. Daha çok teknik lisemizin olması ve sektörlerin ihtiyacına göre personel yetiştirilmesi gerekiyor.
Yaşıtlarınıza neler önerirsiniz?
Sevdikleri, onlara heyecan veren bir işte çalışsınlar. Çünkü sevdiğiniz ve mutlu olduğunuz bir işi yaptığınız zaman çalışmak size yorucu gelmiyor. İş ile ilgili her şeyi merak ediyorsunuz ve araştırmaya başlıyorsunuz. Bu da size ivme kazandırıyor.  Ve asla denemekten korkmasınlar, inandıkları şeyin peşinden gitsinler; ‘başarısızlık’ tan değil denememenin verdiği pişmanlıktan kaçınsınlar. Benim gibi üretici olmak isteyen yaşıtlarıma da, üretim ile ilgili kullanılan hammadde, üretimde kullanılan makinelerin çalışma prensipleri ve muhasebe konusunda bilgi sahibi olmanın önemini vurgulamak isterim.  İş sahibi olduğunuzda her şeyi kontrol etmeniz gerekiyor. Mesela üretimin nasıl olduğunu bilmezseniz, makinenizin çalışma prensibini anlamazsanız o üretimden üretilen ürününün miktarını bilemiyorsunuz, hatalı ürün çıktığında kaynağını bulmakta sıkıntı yaşıyorsunuz. Yukarı çıkmak için her basamağa basmak gerekiyor.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Söyleşi Buse Daştan

                   GENÇ OLMAM OLUMLU OLUYOR DİNAMİK BULUYORLAR Yüksek mimar olan Buse Daştan, çalışma hayatına İtalya’da üniversite üçüncü sınıfta okurken başlamış. İşine aşık olan Taştan, bu serüvene iki yılda İstanbul’un tanınmış mimari ofislerinde çalışarak devam etmiş. “Her mimarın kendine özgü çizgisi vardır bunu da projelerinize yansıtırsınız ve o sadece size ait olur. Bu duygu ile kendi işimin patronu olursam, kendi çizgimi en iyi şekilde projeler- ime aktarabileceğimi biliyordum. Hedeflerim doğrultusunda ilerlerken, sanayici ailenin kızı olmanın verdiği özgüven ve cesaretle 2015 yılının ilk çeyreğinde kendi adım ile İstanbul da Buse Dastan Architects‘i kurdum ve bu yolda yürümeye devam etmekteyim.” diyor. Taştan ile sektörü ve başarı hikayesini konuştuk. Genç girişimci olarak başarı grafiğiniz yüksek bu süreci anlatımısınız? Tabi ki hiç de kolay olmadı. Herkes gibi bende bu sureci merdiven basamaklarına benzetiyorum. ”Bir dil bir insan” söylemi vardır mesle

EMEL USLU ATİK BAŞARI ÖYKÜSÜ

    GİRİŞİMCİLİK                      DÖNEMİ Mezun olduktan sonra, Gaziantep’te başarılı işler yapan bir inşaat firmasında mimar olarak işe başlamış. Kısa bir süre içinde 53 kişilik bir ekibinin başına proje müdürü ve yarışma koordinatörü olmuş. Türkiye genelinde birçok alışveriş merkezi, iş merkezleri gibi büyük projeleri hayata geçirmiş. 2000 yılında, girişimci ruhu ve kişisel cesareti ile ‘’Az iş yaparım, öz iş yaparım ama kendi işimi yaparım.’’ diyerek mevcut işinden ayrılarak US Mimarlık İnşaat Taahhüt adı altında kendi iş yerini açmış.Atik,‘’benim çocuklarım’’ dediği birçok projeye imza atmış. Bütün bunlarbugünkü başarısının basamaklarını oluşturmuş. AŞİRET AİLEYE İLK  YABANCI GELİN 2002 yılında kendisi gibi mimar olan “hem iş, hem hayat arkadaşı, hem de yol arkadaşım” dediği Diyarbakırlı köklü bir ailenin   oğlu Ender Atik ile evlenmiş. Bu evlilik ile ailenin ilk radikal değişimini başlatmış. Ailenin ilk yabancı ve okumuş ge