Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı; 5 Aralık 1934
yılında Atatürk tarafından, anayasa ve seçim kanununda yapılan yasa değişikliği
ile tanındı. Bunun üzerinden 85 yıl geçti. Özgürlüğümüzü ve dünyadaki birçok
ülkeden önce almış olduğumuz bu hakla biz kadınlar; sosyal ve kültürel
alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda
ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olduk. Peki, bu ayrıcalıkların
yeteri kadar farkına varabildik mi? Elbette hayır.! Elbette herkesin dile
getirdiği birçok mazereti vardır.!? Nedenleri vardır!! Belki en önemlisi de
emek vermeden kolay elde ettiği bu hakların kıymetini bilemeyişinde saklıdır...
Bu gün kadının geldiği nokta çok da memnunluk
vermese de düne göre epey yol kat edildiğini görmek elbette sevindiriyor. Eskiden
kadınların seçebileceği meslekler sınırlı, hakları belirliydi. Birey olmak için
çok fazla şansları yoktu. Bugün ise meslek seçimlerini yapabilen, kendisi ile ilgili
kararları kendi verebilen, ayakta durmayı başarabilen kadınlarımızın sayıca artışı
hedeflerimizle örtüşmese de elbette yüzümüzü güldürüyor. Her sene kadın
kuruluşları ve toplulukları kadının önemini, kadının sorun ve çaresizliğini
sorgulayıp etkin çözüm yolları için çaba gösteriyor.
Kadın ölümlerinin, kadın istismarlarının açtığı
yaralar içimizi elbette ki acıtıyor. Ancak önlemek için gösterilen çabalar,
kadına yönelik eğitimlerin artışı, kadınların yalnızlık ve çaresizliklerini ortadan
kaldırmaya çalışan STK’ların çabaları içimize su serpiyor. Bunun yanı sıra, dünya
üzerinde kadınları köle gibi gören toplumların çokluğuna baktığımızda daha yoğun
mücadele içinde olmamız gerektiğini fark ediyoruz.
Kadının doğasından gelen, bilinen bir ayrıcalığı
vardır. Doğasından gelen enerjisiyle sanki elinin değdiği her yer cennete dönüşebiliyor.
Bunu somut olarak da görmekteyiz. Dün sadece öğretmen ve memur olmasına izin
verilen kadın, bugün bütün sektörlerdeki başarılı çalışmaları ile hem kendini, kendine
ve çevresine ispat etmekte hem de ülkenin gelişimine, ekonomisine katkı sağlamaktadır.
Fırsat verildiğinde, kadınların büyük başarılara imza attıkları, ülkemizde ve dünyada
ses getirecek önemli projelerde yer aldıkları görülmüştür.
Bugün hala kadını güçsüz ve savunmasız olarak tanımlayan
ve tanımlatan zihniyetlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bu çağ dışı
zihniyetlerin, kadınlara uyguladıkları fiziki, ekonomik, psikolojik ve cinsel
şiddet maalesef devam etmektedir. Bunun için “Kadına Şiddet” temalı projelere
ağırlık verilerek farkındalık yaratılıyor. Kadınların aslında cinsel
kimlikleriyle değil ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarıyla ön plana çıktıkları
gösteriliyor olması da yüzümüzü güldürüp umutlarımızı yeşertiyor.
Daha güzel, daha temiz, daha saygı ve sevgi dolu, şiddetin
ne olduğunu bilmeyen, kadınların eşit haklarda olduğu bir toplum dileğiyle…
Yorumlar
Yorum Gönder