Ana içeriğe atla

5 ARALIK 1934’DEN 5 ARALIK 2109’A


Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı; 5 Aralık 1934 yılında Atatürk tarafından, anayasa ve seçim kanununda yapılan yasa değişikliği ile tanındı. Bunun üzerinden 85 yıl geçti. Özgürlüğümüzü ve dünyadaki birçok ülkeden önce almış olduğumuz bu hakla biz kadınlar; sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olduk. Peki, bu ayrıcalıkların yeteri kadar farkına varabildik mi? Elbette hayır.! Elbette herkesin dile getirdiği birçok mazereti vardır.!? Nedenleri vardır!! Belki   en önemlisi de emek vermeden kolay elde ettiği bu hakların kıymetini bilemeyişinde saklıdır...
Bu gün kadının geldiği nokta çok da memnunluk vermese de düne göre epey yol kat edildiğini görmek elbette sevindiriyor. Eskiden kadınların seçebileceği meslekler sınırlı, hakları belirliydi. Birey olmak için çok fazla şansları yoktu. Bugün ise meslek seçimlerini yapabilen, kendisi ile ilgili kararları kendi verebilen, ayakta durmayı başarabilen kadınlarımızın sayıca artışı hedeflerimizle örtüşmese de elbette yüzümüzü güldürüyor. Her sene kadın kuruluşları ve toplulukları kadının önemini, kadının sorun ve çaresizliğini sorgulayıp etkin çözüm yolları için çaba gösteriyor.
Kadın ölümlerinin, kadın istismarlarının açtığı yaralar içimizi elbette ki acıtıyor. Ancak önlemek için gösterilen çabalar, kadına yönelik eğitimlerin artışı, kadınların yalnızlık ve çaresizliklerini ortadan kaldırmaya çalışan STK’ların çabaları içimize su serpiyor. Bunun yanı sıra, dünya üzerinde kadınları köle gibi gören toplumların çokluğuna baktığımızda daha yoğun mücadele içinde olmamız gerektiğini fark ediyoruz.    
Kadının doğasından gelen, bilinen bir ayrıcalığı vardır. Doğasından gelen enerjisiyle sanki elinin değdiği her yer cennete dönüşebiliyor. Bunu somut olarak da görmekteyiz. Dün sadece öğretmen ve memur olmasına izin verilen kadın, bugün bütün sektörlerdeki başarılı çalışmaları ile hem kendini, kendine ve çevresine ispat etmekte hem de ülkenin gelişimine, ekonomisine katkı sağlamaktadır. Fırsat verildiğinde, kadınların büyük başarılara imza attıkları, ülkemizde ve dünyada ses getirecek önemli projelerde yer aldıkları görülmüştür.
Bugün hala kadını güçsüz ve savunmasız olarak tanımlayan ve tanımlatan zihniyetlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bu çağ dışı zihniyetlerin, kadınlara uyguladıkları fiziki, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddet maalesef devam etmektedir. Bunun için “Kadına Şiddet” temalı projelere ağırlık verilerek farkındalık yaratılıyor. Kadınların aslında cinsel kimlikleriyle değil ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarıyla ön plana çıktıkları gösteriliyor olması da yüzümüzü güldürüp umutlarımızı yeşertiyor.
Daha güzel, daha temiz, daha saygı ve sevgi dolu, şiddetin ne olduğunu bilmeyen, kadınların eşit haklarda olduğu bir toplum dileğiyle…



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nüfusun %50sinin eşi, diğer %50 sinin annesi olan tüm kadınlara özen ve önemin bir değil, her gün gösterilmesi dileğiyle tüm annelerin anneler günü kutlu olsun. sevgi ve saygıyla Nüket Kantarcı KENDİ KENDİNE YETMEK Epey bir zaman geçmişti üzerinden yalnız kalışının. Eşini yeni kaybetmiş, kendi adlandırdığı yaşam biçimi olan yalnızlık dolu yeni hayatına alışmaya çalışıyordu. Üç çocuğu evlenerek yuvadan uçup kendi hayatlarını kurmuştu. O da her ayrılışta kah ağlamış, kah gülmüştü. Yalnızlık korkusu ile ilk o zamanlarda tanışmıştı. ! En yakın dostuydu eşi. Hissettiği karmaşık duyguları toparlamasına yardım ediyor,  yardım ettikçe de daha çok yaklaşıyordu eşine. Öyle ki kenetlenircesine bağlanıyorlardı birbirlerine. Hani   “yaşlandıkça eşler birbirlerine benzer” derler ya.  Kim demişse doğru demiş. Çift yaşlandıkça gençleşmiş, aynı dili konuşarak yaşamın tadını daha çok almaya başlamışlardı. Zaten eşi evlendikleri gece dua ederken de “Allah’ım bana son günlüğü ver” demiş...

Söyleşi Gizem Alıçlı Baştaş

            ŞİFA HEPİMİZİN İÇİNDE   Gizem Alıçlı Baştaş, sanayi sektöründe ki başarılı iş kadını unvanının yanına son yıllarda oldukça ilgi duyulan kozmik şifa eğitmenliğini de ekledi. Baştaş ” Kişisel Gelişim dünyasına girişim 2003 yılın da Reiki ile başladı. Kişinin kendini şifalandır- ma gücüne inanarak, bu yolda hem kendimi geliştirmek hem de başkalarının şifasına aracı olmak için kendimi geliştirmeye devam ettim. Bu süreçte fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal bedenlerimiz için olan alışmalarda yer almış, farklı modaliteler- in 60’ın üstünde eğitimlere katıldım.” diyor. Baştaş TETHEVA Kozmik Şifa ve önemini okuyucularımızla paylaştı. Bu sürece giriş sebebiniz neydi, nasıl gelişti, anlatır mısınız? Bu yoğun tempoyla nasıl başa çıkıyorsunuz? Tüm enerji çalışmaları aslında kişilerin kendi içindeki şifa yeteneklerini desteklemek içindir. Çocukluğumdan beri altıncı hislerim çok kuvvetliydi. Küçük yaşlarda bu yetimi tanıdıklara f...

Soyleşi Sinem Altınel

ANKARA’YA ULUSLAR ARASI FUAR VE KONGRELER GEREKLİ Didem Sinem Altınel Mısırdalı, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra 2002 yılında aile şirketleri olan Altınel şirketler grubunda çalışmaya başlamış. Eğitime ve öğrenmeye çok önem veren Altınel iş hayatının yanı sıra Hac- ettepe’de mastır ve yüksek lisansını tamamladıktan sonra bu gün Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü’nde Yönetim ve Or- ganizasyon alanında doktorasını yapıyor. Altınel, Ankara’nın turizmi ve ekonomik gelişimi için neler yapılması gerektiğini Girişimci Kadın Dergisi’ne anlattı. Ankara’daki otellerin çok olmasını ve bu sektörün bu şekilde büyümesini nasıl buluyorsunuz? Türkiye genelinde olduğu gibi çok plansız. 2002 yılında Türki- ye’nin toplam yatak sayısı 800.000 iken, 2019 yılında bu rakam 1.550.000’e ulaşmış. Evet, bu süreçte turizm sektörü ciddi anlamda gelişse de, özellikle Ankara gibi belli bölgelerde arz talebin oldukça üstünde. Bizim otelimiz 1986 yılında aç...