KADINA ŞİDDET OLGUSU
Şiddet olgusu, her geçen gün azalmak yerine daha yakıcı ve
yıkıcı sonuçları olan toplumsal
ve çok boyutlu bir sorun haline geldi. Dünyanın birçok ülke- sinde ve
Türkiye’de kadınlar değişik biçimlerde şiddete uğruyor. Ancak şiddeti sadece
fiziksel olarak düşünülmemeli.
Şiddet olgusu, her geçen gün azalmak yerine; yıkıcı
sonuçları olan toplumsal ve çok boyutlu bir sorun haline geldi. Dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye’de
kadınlar değişik biçimlerde şiddete uğruyor. Ancak şiddet sadece fiziksel
olarak düşünülmemeli. Şiddet fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel olarak
bir bütün olup, toplumsal ve çok boyutlu bir sorundur.
Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkum edilmesi,
ekonomik faaliyetinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlanması,
yaşamında bin bir haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaşması, bedenlerinin zorla
kullandırılması, inanmadıkları eylemlere maruz bıraktırılması, özel hayatının
sorgulandırılması bunların hepsi şiddetin parçalarıdır. Öyle ki şiddetin
bilindik hüzünlü öyküleri, toplumun duyarsızlığı ile büyüyor. Yalnızca
bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını, ihlale direnme ve hak arama
arzusunu zayıflatırken de yok ediyor. Özetlersek şiddet davranışı, sadece
fiziksel içerikli değil aynı zamanda sözel ve psikolojik tacizi de içeren
davranışlardır. Birine bilerek rahatsızlık veya fiziki olarak zarar vermemeyi
içermektedir. Kadına yönelik şiddetin nedenleri incelendiğinde, toplumun kadına
ve erkeğe bakış açısı, ekonomik problemler, biyolojik ve psikolojik nedenler
karşımıza çıkmakta. Sonuçta şiddet, sonuçları ile bireylerin fiziksel ya da
psikolojik sağlığını derinden etkiler.
NASIL ENGELLENMELİ
Kadın erkek fark
etmez şiddet bir insanlık suçudur. Bu bağlamda eğitimin önemi ve gerekliliği
tartışılamaz. Kadına yönelik şiddet önlemeye gelince; alınacak başka
önlemlerinde olduğunu düşünüyorum. Mesela; kadına yönelik namus, töre
cinayetleri, koca-baba dayağı haberleri medyada daha dikkatli yer almalı,
magazinleştirilerek sunulmamalı. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne
söylediği ya da nasıl giyindiği ile ilgili sorgulanma yapılmamalı, fiziksel,
sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip hak etmediği
tartışılmamalı. Öyle ki kurbanlar; suçlanıyor, suçlular “mağdur” ilan ediliyor.
En acısı da şiddet, dinsel-geleneksel önyargılarla, cinsiyet ayrımcı
politikalarla ve yasalar eliyle
meşrulaştırılıyor. Ben Türkiye’de çalışan bir kadın doğum uzmanı olarak
özellikle kadına şiddet konusunda birçok mağdurla karşı karşıya gelmekteyim.Ve bu toplum yarasını çözebilmek bir insanlık görevidir.
Yorumlar
Yorum Gönder