EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN
Kadın ve şiddet veya kadına şiddet yan yana hiç de
yakışmayan iki kelime değil mi? Doğası gereği narin, sevecen, anaç, güzel ve
zarif olması gereken bir canlının (her ne sebeple olursa olsun) şiddete maruz
kalması bana kabul edilebilir gelmiyor. Ancak olayın özüne indiğimizde şiddet
mağduru kadınlara şiddet uygulayan erkeklerin, şişik egolu ve yine bir kadın
figürü (anneleri) tarafından sırf erkek oldukları için yüksek egolu
yetiştirildikleri ironisiyle karşılaşıyoruz.
Son yıllarda ülkemizde cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetine
yönelik kanunlarda yapılan değişiklerle bir nebze olsun şiddet olayları
engellenmeye çalışılıyorsa da, yine de her gün cinayet haberlerini üzülerek
okuyoruz. Kanımca sosyolojik olarak ele alınması gereken erkek egemen
toplumlardaki çocuk yetiştirme psikolojisinin gözden geçirilerek, gerekirse
ailelere zorunlu ders olarak verilmesi yerinde olacaktır. Yine de toplumsal
histeri ve psikolojiyi değiştirme konusunda ancak seneler içerisinde başarılı olabiliriz
gibi görünüyor.
Mesleğim gereği 30 yılı aşkın süredir kadınlar ile
çalışıyorum. Uzmanlık alanımdaki estetik ve plastik kelimesi şu an tüm dünyada
herkes tarafından gerek yapılan işlemler gerekse sınırları itibari ile çok iyi
bilinirken, rekonstrüksiyon kelimesinin önemini ve yıllar içerisinde
karşılaştığım olaylardaki uygulanışını beni üzen olgularla hatırlıyorum. Kadına
şiddetin günümüzde maalesef tavan yaptığı malum ancak geçmişte de hiç eksik
olmadığını bilmemiz gerekir. Burada bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum.
Yıllar önce sanatçı Güllü’nün sabah kuşağındaki, (şimdiki
sabah kuşağı programlara benzer) programından davet aldım. Bana şiddet mağduru
bir hastanın varlığından bahsedildi ve hastanın maddi durumunun iyi
olmadığından söz edilerek ücretsiz olarak kendisine yardımcı olup olamayacağım
sorulmuştu. Ben de büyük bir memnuniyetle
elimden gelen her şeyi yapabileceğimi ifade ederek programın yolunu tuttum.
Hastanın sadece şiddet mağduru olduğu bilgisi dışında Estetik Plastik Cerrrahi
yi ilgilendiren ne tür bir problemi olduğunu sormamıştım. Canlı yayında klasik
hal hatır sohbetlerinden sonra hastayı stüdyoya davet ettiler. Hasta stüdyoya
girdiği anda yıllarca travmayla uğraşmış, her türlü yüz yaralanmasını tedavi
etmiş olan ben bile dehşete düştüm, stüdyoda ayılanlar bayılanlar oldu.Kocası tarafından yüzüne kezzap
atılmak suretiyle yaralanan, bir gözü kör olan ve tüm yüzü yanık, ağzı burnu,
gözkapakları tanınmaz halde, çocuklarının bile
gördüğünde korktuğu şiddet mağduru gencecik bir kadıncağız… Eski
fotoğraflarını gösterdiğinde sanıyorum hem stüdyoda hem ekran başında gözleri
dolmayan hatta ağlamayan kimse
kalmamıştı. Tabii ki
böyle bir hastaya o zamanki tıbbi imkanlarla yapılacaklar sınırlıydı ve göz
kapak onarımı, ağız burun onarımı yani Rekonstrüksiyonu uyguladım. Kendisi ile defalarca ofisimde
pansuman veya tedavi için görüştük. Bu görüşmelerde elimden geldiğince
psikolojik destek de vermeye çalıştım ancak yitip giden güzelliği ve ruhundaki
yaraların tamiri hiçbir şekilde mümkün olmayacaktı.Bırakın bir erkeği bir insan bir
insana bunu nasıl yapar? İşte aslında sosyolog ve psikologların çözmesi gereken
sorun veya onarılması yani rekonstrükte edilmesi gereken sorun bu. İnsan
olmanın erdemlerini özümseyerek, sevginin her türlüsünün en kutsal değer
olduğunu bilerek yaşamımızı sürdürmek ne kadar zor olabilir ki?
Bir kez daha 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günümüzü kutluyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder