Ana içeriğe atla

Makale Op.Dr.Zafer Atakan


     



    EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN


 8 mart Dünya Emekçi Kadınlar günü kutlu olsun. Dünya’da en önemli sıfatlardan birisi olan anneliğin Yaradan tarafından bahşedildiği cinsiyetin kadın olması tesadüfi olamaz. Güzelliğin, zarafetin, bereketin, inceliğin, nezaketin ve benzer bir sürü sıfatın üzerinde toplandığı kadın figürü, yüzyıllar boyunca şiirlere, şarkılara, tüm sanat eserlerine ve konu bulmakta zorlanan tüm sanatçılara ilham kaynağı olmuştur. Ancak ne yazıktır ki ülkemizde, coğrafyamızda ve hatta dünyada son yıllarda kadın ve şiddet çok sık yan yana gelmeye başlamıştır.
Kadın ve şiddet veya kadına şiddet yan yana hiç de yakışmayan iki kelime değil mi? Doğası gereği narin, sevecen, anaç, güzel ve zarif olması gereken bir canlının (her ne sebeple olursa olsun) şiddete maruz kalması bana kabul edilebilir gelmiyor. Ancak olayın özüne indiğimizde şiddet mağduru kadınlara şiddet uygulayan erkeklerin, şişik egolu ve yine bir kadın figürü (anneleri) tarafından sırf erkek oldukları için yüksek egolu yetiştirildikleri ironisiyle karşılaşıyoruz. 
Son yıllarda ülkemizde cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetine yönelik kanunlarda yapılan değişiklerle bir nebze olsun şiddet olayları engellenmeye çalışılıyorsa da, yine de her gün cinayet haberlerini üzülerek okuyoruz. Kanımca sosyolojik olarak ele alınması gereken erkek egemen toplumlardaki çocuk yetiştirme psikolojisinin gözden geçirilerek, gerekirse ailelere zorunlu ders olarak verilmesi yerinde olacaktır. Yine de toplumsal histeri ve psikolojiyi değiştirme konusunda ancak seneler içerisinde başarılı olabiliriz gibi görünüyor. 
Mesleğim gereği 30 yılı aşkın süredir kadınlar ile çalışıyorum. Uzmanlık alanımdaki estetik ve plastik kelimesi şu an tüm dünyada herkes tarafından gerek yapılan işlemler gerekse sınırları itibari ile çok iyi bilinirken, rekonstrüksiyon kelimesinin önemini ve yıllar içerisinde karşılaştığım olaylardaki uygulanışını beni üzen olgularla hatırlıyorum. Kadına şiddetin günümüzde maalesef tavan yaptığı malum ancak geçmişte de hiç eksik olmadığını bilmemiz gerekir. Burada bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum. 
Yıllar önce sanatçı Güllü’nün sabah kuşağındaki, (şimdiki sabah kuşağı programlara benzer) programından davet aldım. Bana şiddet mağduru bir hastanın varlığından bahsedildi ve hastanın maddi durumunun iyi olmadığından söz edilerek ücretsiz olarak kendisine yardımcı olup olamayacağım sorulmuştu.Ben de büyük bir memnuniyetle elimden gelen her şeyi yapabileceğimi ifade ederek programın yolunu tuttum. Hastanın sadece şiddet mağduru olduğu bilgisi dışında Estetik Plastik Cerrrahi yi ilgilendiren ne tür bir problemi olduğunu sormamıştım. Canlı yayında klasik hal hatır sohbetlerinden sonra hastayı stüdyoya davet ettiler. Hasta stüdyoya girdiği anda yıllarca travmayla uğraşmış, her türlü yüz yaralanmasını tedavi etmiş olan ben bile dehşete düştüm, stüdyoda ayılanlar bayılanlar oldu.Kocası tarafından yüzüne kezzap atılmak suretiyle yaralanan, bir gözü kör olan ve tüm yüzü yanık, ağzı burnu, gözkapakları tanınmaz halde, çocuklarının bile  gördüğünde  korktuğu  şiddet mağduru gencecik bir kadıncağız… Eski fotoğraflarını gösterdiğinde sanıyorum hem stüdyoda hem ekran başında gözleri dolmayan hatta  ağlamayan  kimse  kalmamıştı.  Tabii  ki böyle bir hastaya o zamanki tıbbi imkanlarla yapılacaklar sınırlıydı ve göz kapak onarımı, ağız burun onarımı yani Rekonstrüksiyonu uyguladım. Kendisi ile defalarca ofisimde pansuman veya tedavi için görüştük. Bu görüşmelerde elimden geldiğince psikolojik destek de vermeye çalıştım ancak yitip giden güzelliği ve ruhundaki yaraların tamiri hiçbir şekilde mümkün olmayacaktı.Bırakın bir erkeği bir insan bir insana bunu nasıl yapar? İşte aslında sosyolog ve psikologların çözmesi gereken sorun veya onarılması yani rekonstrükte edilmesi gereken sorun bu. İnsan olmanın erdemlerini özümseyerek, sevginin her türlüsünün en kutsal değer olduğunu bilerek yaşamımızı sürdürmek ne kadar zor olabilir ki?


Bir kez daha 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüzü kutluyorum.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nüfusun %50sinin eşi, diğer %50 sinin annesi olan tüm kadınlara özen ve önemin bir değil, her gün gösterilmesi dileğiyle tüm annelerin anneler günü kutlu olsun. sevgi ve saygıyla Nüket Kantarcı KENDİ KENDİNE YETMEK Epey bir zaman geçmişti üzerinden yalnız kalışının. Eşini yeni kaybetmiş, kendi adlandırdığı yaşam biçimi olan yalnızlık dolu yeni hayatına alışmaya çalışıyordu. Üç çocuğu evlenerek yuvadan uçup kendi hayatlarını kurmuştu. O da her ayrılışta kah ağlamış, kah gülmüştü. Yalnızlık korkusu ile ilk o zamanlarda tanışmıştı. ! En yakın dostuydu eşi. Hissettiği karmaşık duyguları toparlamasına yardım ediyor,  yardım ettikçe de daha çok yaklaşıyordu eşine. Öyle ki kenetlenircesine bağlanıyorlardı birbirlerine. Hani   “yaşlandıkça eşler birbirlerine benzer” derler ya.  Kim demişse doğru demiş. Çift yaşlandıkça gençleşmiş, aynı dili konuşarak yaşamın tadını daha çok almaya başlamışlardı. Zaten eşi evlendikleri gece dua ederken de “Allah’ım bana son günlüğü ver” demiş...

Söyleşi Gizem Alıçlı Baştaş

            ŞİFA HEPİMİZİN İÇİNDE   Gizem Alıçlı Baştaş, sanayi sektöründe ki başarılı iş kadını unvanının yanına son yıllarda oldukça ilgi duyulan kozmik şifa eğitmenliğini de ekledi. Baştaş ” Kişisel Gelişim dünyasına girişim 2003 yılın da Reiki ile başladı. Kişinin kendini şifalandır- ma gücüne inanarak, bu yolda hem kendimi geliştirmek hem de başkalarının şifasına aracı olmak için kendimi geliştirmeye devam ettim. Bu süreçte fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal bedenlerimiz için olan alışmalarda yer almış, farklı modaliteler- in 60’ın üstünde eğitimlere katıldım.” diyor. Baştaş TETHEVA Kozmik Şifa ve önemini okuyucularımızla paylaştı. Bu sürece giriş sebebiniz neydi, nasıl gelişti, anlatır mısınız? Bu yoğun tempoyla nasıl başa çıkıyorsunuz? Tüm enerji çalışmaları aslında kişilerin kendi içindeki şifa yeteneklerini desteklemek içindir. Çocukluğumdan beri altıncı hislerim çok kuvvetliydi. Küçük yaşlarda bu yetimi tanıdıklara f...

Soyleşi Sinem Altınel

ANKARA’YA ULUSLAR ARASI FUAR VE KONGRELER GEREKLİ Didem Sinem Altınel Mısırdalı, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdikten sonra 2002 yılında aile şirketleri olan Altınel şirketler grubunda çalışmaya başlamış. Eğitime ve öğrenmeye çok önem veren Altınel iş hayatının yanı sıra Hac- ettepe’de mastır ve yüksek lisansını tamamladıktan sonra bu gün Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü’nde Yönetim ve Or- ganizasyon alanında doktorasını yapıyor. Altınel, Ankara’nın turizmi ve ekonomik gelişimi için neler yapılması gerektiğini Girişimci Kadın Dergisi’ne anlattı. Ankara’daki otellerin çok olmasını ve bu sektörün bu şekilde büyümesini nasıl buluyorsunuz? Türkiye genelinde olduğu gibi çok plansız. 2002 yılında Türki- ye’nin toplam yatak sayısı 800.000 iken, 2019 yılında bu rakam 1.550.000’e ulaşmış. Evet, bu süreçte turizm sektörü ciddi anlamda gelişse de, özellikle Ankara gibi belli bölgelerde arz talebin oldukça üstünde. Bizim otelimiz 1986 yılında aç...